top of page

Eyva Ayna mı Kırdın, Yandın!

Yazarın fotoğrafı: Kardelen ÖztekerKardelen Özteker
Ayna Kırmanın Uğursuzluk Getirdiği İnancı Nasıl Başladı Ve Neden Hala Var?

İnsan zihni; sürekli ve bilinçsizce, yararlı kalıplar arar. İnsan olarak bizler de beslenme düzenlerini tanıyarak hayatta kalırız ve kendimizi, yemek için doğru zamanda doğru yerlere koyarız. Trafik düzenlerini tanıyarak yoğun bir caddeyi geçerken yaralanmadan veya ölümden de kaçınırız. Beslenmek ve trafikte ezilmekten kaçınmak, gerçek sebep-sonuç kalıplarını öğrenmeyi içerir.


Ancak bazen beynimiz gerçek olmayan neden-sonuç kalıpları çıkarır. Bir arkadaşınızın size “şanslı bir kuruş” verdiğini varsayalım. Şüphecisiniz ama birkaç gün geçer ve kötü bir şey olmaz ya da başınıza çok iyi diye tabir ettiğiniz bir olay gelir. Bu sadece bir tesadüf olsa da, beyniniz bu durumdan bir model çıkarabilir ve kuruşun iyi şansa neden olduğuna inanmaya başlayabilirsiniz. Böylece bir batıl inanç doğar ve batıl inanç insanlar desteklediği sürece ve ölçüde inandırıcı görülür.


Kısacası, insan kolektif bilinçaltıyla doğmamakla birlikte, kültürel bir ortamda büyüyerek, kültüre işlenmiş olan baskın bazı ortak özellikleri ve inançları farkında olmadan içselleştirmektedir.


Birçok batıl inancın kökeni bilinmiyor. Diğerleri tarihin belirli zamanlarına kadar takip edilebilir. Ayak izini takip edebildiğimiz 2.000 ila 2.700 yıllık bir batıl inanç üzerinde duralım:


“Ayna kırmak yedi yıl uğursuzluk getirir.”

KÖKENLERİ ÜZERİNE


Kırık aynanın uğursuzluk getireceği inancının yansıtma özelliği ve bu özelliğine binaen bir ruha sahip olduğu inancı hakimdir. Kırık aynanın ruhunun da olumsuz etkilere sahip olduğuna inanılır.


(Eski kültürlerde aynaya zarar vermenin tanrıların gazabını davet ettiğine inanılıyordu.)

Yunanlılar, kişinin bir su havuzunun yüzeyindeki yansımasının; o kişinin ruhunu ortaya çıkardığına inanmışlar. Ek olarak; Romalı zanaatkarlar cilalı metal yüzeylerden ayna üretmeyi öğrenmiş ve tanrılarının bu cihazlar aracılığıyla ruhları gözlemlediğine inanmışlar. Bir aynaya zarar vermek o kadar saygısızca kabul edilmiş ki insanlar, tanrıların bu kadar dikkatsiz birinin üzerine kötü şans yağdırmaya mecbur kaldığını düşünmüşler.


Üçüncü yüzyılda ise aynalar camdan yapılıyormuş. Aynaların camdan olması, kırılmanın çok daha yaygın hale gelmesine sebep olmuş. Ancak Romalılar, ardından gelen kötü şansın sonsuza kadar süreceğine inanmıyorlarmış.Vücudun her yedi yılda bir kendini yenilediğine inanıyorlarmış, bu yüzden etki edecek kötü şansın ömrü de yedi yılmış.


İyi şansın sonunda geri döneceği olan inanç kesinlikle rahatlatıcı ve insanlar her zaman kendilerini iyi hissettiren şeylere inanma eğilimindedirler, doğru olmadığında bile.



Peki Bunun Faydası ve Zararı Ne?

Bir psikiyatr olan Dr. François Lelord “batıl inançlar gerçekten de bireyin hâkim olamadığı olaylara hâkim olma ya da onları denetleme gibi bir yanılsamaya düşmesine neden oluyor. Bu bir tür ucuz sakinleştiricidir.” der. Yine Dr. Lelord’a göre “psikiyatrik bir açıdan batıl inancın zorunlu olarak yararsız bir şey olduğunu söyleyemeyeceğim çünkü insanların duydukları kaygıyı hafifletiyor. Doğal olarak bir plasebo etkisine sahiptir” der. Psikolojik rahatlama için gelecek ile ilgili olumlu şeyler duyması ya da olumsuz durumlar karşısında önlem alabilme zamanına sahip olması insana mutluluk verebilmektedir. Dahası her insan kaygı, korku gibi duygularla beraber yaşamını sürdürür ancak insan için yeğlenen kaygılı ve korkulu geçen sürelerin daha az olmasıdır.


Aksi yöndeyken ise dikkatli bir şekilde ilerlemek gerekiyor. Batıl inançlar, genellikle endişe ve suçluluk üretebilen yanlış inançlar olabilir. “Bilmeden inandığımız yüzeysel inançlar, çok geçmeden fanatizme ve batıl inançlara dönüşür, toplumsal yapıyı olumsuz yönde etkiler” diyen Şeriati’nin (1980: 36) düşüncesine göre toplumun bağlı olduğu ahlaki, dinsel, sosyal, kültürel değerlere aykırı bir hâl alan inanmalar bilinçsizce uygulanır ve sorgulanmadan bağlanılırsa toplumsal kargaşa yaşanır ve sosyal düzenin sağlanması zorlaşır.

Komentarji


bottom of page