Yazıya nasıl başlayacağımı bilmiyorum. İlk önce hüznün kendimce tanımını yapmak isterim:
Hüzün bence bir şeyin yarım kalması ya da hiç istemediğin bir şekilde bitmesi demek.
Mesela; ben çocukken bize misafir gelince çok heyecanlanırdım, bize misafir olan birinin misafirliği yarıda bırakması beni hüzünlendirirdi. Hâlâ içimde buruk bir hüzün oluyor ama çocukluğumda yaşadığım kadar yoğun değil :)
Mesela, bir hayatın bitmesiyle birinden bu şekilde ayrılmak. Çok sevdiğin birinin kim bilir ne kadar acı çekerek gözlerinin önünde eriyişini görmek... İşte bu da kalbi hüzne boğan bir yas.
Ve bu da hiç istemediğim şekilde noktalanan bir sondur.
Hüzün yaşamımızın bir parçası, tıpkı neşe gibi. Bence önemli olan bu hüzün ve neşeyle başa çıkabilmektir.
Comments