top of page

Kimin Hüznü Bu?

Yazarın fotoğrafı: Kerem KurişKerem Kuriş

Hüzün başlığını ilk duyduğumdan bu yana üzerine düşündüğümde acı, gam, elem, keder ve benzeri kelimeler içerisinde kulağa en romantik gelen kelime olduğunun farkına vardım sevgili okur.


Hüzün mefhumunun üzerine metrobüs, metro ve otobüs duraklarında vakit buldukça düşündüğümde hüzün kelimesinin neden eylül ayı ile beşik kertmesi olduğunu anlamlandıramadığımı da itiraf etmeliyim doğrusu.


Çünkü ne zaman Eylül ayı bitiyor gibi olsa (bahardan sebep olsa gerek) hiç yüzüne dahi bakmadığımız ağaçların, doğanın bizi kısa süreliğine bırakıyor olmasına, insanlık olarak olağanüstü üzülüyor ve hemen sonra battaniye, çikolata ve depresyon güzellemesi ile yasımızı hemen unutuyor oluyoruz.


Bu düşünceden sonra hüzün duygusunu hayatına yayanlar ile hüznü sadece güzelleme yapmak amacıyla hayatına dahil edenleri ayrıştırmakla işe başladım.


Bu düşünceler elbette öyle kafada durduğu gibi durmadığı için ilk sohbetine oturduğum kişiye Hz. Adem’in cennetten kovulurken mi daha çok hüzünlendiğini yoksa ilk katilin ve maktulün kendi evlatlarından çıkmasına mı daha çok üzüldüğünü sordum.


Muhatabım bir baba olduğu için elbette çocuklarının vefatı dedi ama sevgili okur bana kalırsa Hz. Adem en çok evlat ölümünü daha önce çevresinde deneyimleyen kimsenin olmamasından dolayı ve bunun sonucu olarak ona teselli verecek bir Allah'ın kulunu görememesinden dolayı daha çok hüzünlenmiştir.


Acaba kaç kere anlaşılmadığını zikretmiştir diye düşününce bir korku kapladı beni.


Hüzünle ilgili o çaresizliği anlatacak belki bir uzun havanın olmayışı kim bilir ne çok yıpratmıştır Hz. Adem’i ve Hz. Havva’yı.


Göğüsleri daralmış mıdır bir anne ile babanın?


Uzun uzun düşündüm bunu ve cevabım evet oldu sevgili okur.


Bu uzun ve bol düşünmeli sohbetten sonra yine yolda yürürken endişenin hüzne ne kadar çok yakıştığını fark ettim.


Her fikrimi gerekçelendirme gayretim burada da baş göstermiş olacak ki bir anda hac ibadetinde yapılan sefa ile merve arasında ki sa'y ibadetinin aslı itibariyle hüzünle karışık endişeli koşu olduğunu hatırladım .


Hz. Hacer’in çocuğunun susuzluğunu gidermek için verdiği o çabayı, çaresizliği ve çırpınışını düşündüm.


Bütün bu hüzün dolu atraksiyonlardan konuşur ve düşünürken kendimi bir anda mukayese yaparken buldum sevgili okur.


Hz. Adem’in yalnızlığını, Kabil'in utancını, Hz. Hacer’in endişesini, Hz. Havva'nın çaresizliğini daha nicesini düşünürken hüznün bütün duygularla öpöz kardeş olduğunu hissettim.


Hüznün tek başına beş para etmediğini, kalabalıkken çok daha keyifli geçen bir duygu olduğunu da duydum ve gördüm sevgili okur.


Yazıma yavaş yavaş son verirken hüznün hayatımda hep işlevsel rol almasını kendime öğütlüyorum.


Hüznün bazen yazı yazmak, bazen şiir yazmak olarak çıktı vermesini kendimden diliyorum.


Not: Bir takım mülahazalardır bunlar dert etmeyiniz.


Not2:Açken ve ayaktayken okumayınız


Not3:Geri bildiriminiz almak doğrusu hoşuma giderdi:)


Bol nakit para ve kanaat ile...


Kerem KURİŞ



 
 
 

Comments


bottom of page