top of page

Narsist Kişilik Bozukluğu

Yazarın fotoğrafı: Gizem YetginGizem Yetgin

Güncelleme tarihi: 14 Ara 2022

Bu yazımızda kişilik bozukluklarından narsist kişilik bozukluğunu ele alacağız. Bu bozukluğun biliş, duygu ve davranış düzeyindeki dışavurumlarını görecek, risk faktörlerini ve tedavi yöntemlerine değineceğiz. Dilerseniz sudaki yansımasına aşık olmuş Narsissus’u anlatmaya başlayalım.





NARSİZMİN TARİHSEL GELİŞİMİ

Freud’un tedavi konusunda üzerinde durmadığı patolojilerden biri Narsistik Kişilik Bozukluğudur. Freud, bu bozukluğu tedavi edilmesi güç bir bozukluk olarak tanımlamıştır. Freud sonrası zamanda özellikle nesne ilişkileri terapistlerin literatüre kazandırdığı ‘birincil narsisizm’ kavramı ile Narsistik Kişilik Bozukluğunun tedavi boyutu derinleşmeye başlamıştır.

Birincil narsisizm, bebeğin özellikle 0-1 yaş dönemlerinde her şeyin kendisinin olduğuna ve her şeyi kendisinin yönettiğine inanması durumudur. Bu bir noktada doğrudur çünkü bebek ağlarsa ihtiyacı karşılanır. Burada bebeğin geliştirdiği yapı birincil narsisizmdir. Dinamik ekol bu narsisizme olumsuz bakmaz. Birincil narsisizmi ve kırılmasını gelişimin zaruri bir dönemi gibi görür.

Bebeğin büyüdükçe ağlasa bile ihtiyaçlarının karşılanamayacağını öğrenme sürecini düşünün. Burada bebek birincil narsisizminde kırılmalar yaşar. Buna narsistik kırılmalar deriz. Bu kırılmaların sağlıklı yaşanması bebeğin gelişimini olumlu etkilerken, sağlıksız yaşanması psikopatolojik problemlere yol açabilir.

Değindiğimiz ‘Birincil narsisizm’ kavramı çok önemli bir kavram olup yazının ‘Ekollere göre narsisizm’ kısmında tekrar ele alınmıştır.


NARSİSTİK KİŞİLİK YAPISI VE NARSİSİZMİN DIŞAVURUMU;

Narsistik bireylerin dışavurumlarına geçmeden önce literatürde karşımıza çıkan iki kavrama yazının başında değinmenin doğru olacağını düşünüyorum; patolojik narsisizm ve normal narsisizm.

Normal narsisizm hepimizin içerisinde vardır. Hepimiz eleştiriye duyarlı ve övgü isteğinde olabiliriz. Bunu patolojik yapan olağandışı boyutta olmasıdır. Bu olağandışılığı davranış yansımalarında göreceğiz;

· Narsistik bireyler, özsaygılarını anormal biçimde dışarıdan alınan övgü ve onaya bağlarlar. Normal narsisizm gereği hepimiz dışarıdan alınan övgü ve onaya önem versek de narsistik kişiler bunu patolojik derecede yapıp reddetme davranışı gösterirler.


· Narsistik bireyler, kendilerine çok fazla içsel eleştiri yöneltmelerine karşın, terapiye bunu getirmezler. Terapiye getirdikleri durum bu yoğun eleştiri durumu değildir. Terapiye, öznel açıdan boş hissetme durumu, diğerlerine katılamadıklarından endişe etme durumu ile gelirler. Geliş nedenlerini dahi bu şekilde ifade etmezler, bilişsel performanslarındaki düşüklüğü yahut birinin zoruyla geldiklerini ifade ederler.



· Teşhircilik, duygusal açıdan uzaklık ve ulaşılmazlık, tüm güçlülük fantezileri, yargılayıcı olma, yaratıcılığına aşırı değer verme, kendinden emin ve kibirli duruş sergileme narsistik bireylerin dışavurumlarıdır.


· Bu bireylerin başkalarına duydukları ihtiyaç derindir ama gösterebildikleri sevgileri sığdır. Kendilerinde insanlara verebilecekleri bir sevgi yokmuş gibi hissederler.


· Konuşmalarında hep bir sıralama fark edilir. “En iyi doktora gideceğim, En kötüsü şu” vs.

· Belirli bir düzeyde psikolojik kırılganlıklarının farkındadırlar. Eleştirilmekten, dağılmaktan, bir anda özsaygılarını kaybetmekten korkarlar. Kimliklerinin zayıf olduğunu hissederler. Bu korkular çoğu zaman vücut korkularıyla birleşir. Bu yüzden hipokondriyak endişelere (hasta olma endişesi) ve ağır ölüm korkularına kapılabilirler.


· Dürtülerinin gücünden ürkerler. İhtiyaçlarını tanıyıp kabul etmekten kaçınırlar.



· Savunma mekanizmalarından idealizasyon ve değersizleştirmeyi kullanırlar, özellikle terapistine karşı bu mekanizmayı kullandığı görülür. Bölme ve tüm güçlülük mekanizması da aktif kullanılır.


· Kendilerine karşı acımasız bir süperegoları vardır. Eleştirel tutumları çok yoğundur.











Narsisizmde duygulanıma bakacak olursak,

Utanç duygusunu görürüz. Narsistik kişilerin yaşantısındaki öznel deneyimlerini utandırılma korkusu sarar. Utanç duygusunu suçluluk duygusuyla karıştırmamak gereklidir. Narsistik bireyler suçluluk duygusu duymazlar. Suçluluk hali, kişinin bilinç düzeyinde hatalı olduğunu kabul etme halidir. Utanma hali ise bireyin kötü veya hatalı olarak görülme korkusudur. Çaresizlik, çirkinlik ve güçsüzlük duygularını barındırır.

Haset duygusunu görürüz. Narsistik bireyler birçok yönden kendilerini eksik hissederler ve yetersizliklerinin açığa çıkmasından korkarlar. Bu durum onları, kendilerinde olmayana sahip olana haset duymaya iter. Bu duygu, narsistik kişilerin yargılamacı tutumunu da açıklar.

Mükemmeliyetçilik narsisizmde oldukça yaygındır. Kendilerini gerçekdışı ideallere göre değerlendirirler. Narsisizmin tiplerinden büyüklenmeci alt tip, bu ideallere ulaşmış gibi kendisini ikna eder ve büyüklenmeci sonuca varır. Kötücül alt tip ise ideale ulaşamayıp kendisini doğuştan kusurlu görüp depresif sonuçlara ulaşır. Bu alt tiplerin anlatıldığı güzel bir makaleyi ekte kaynakçaya sizler için bırakıyor olacağım.

Pişmanlık ve şükran duygularından ise uzak dururlar. Hatalarından dolayı pişmanlık duymazlar ve birine şükran duymanın ona ihtiyacı olduğunu onayladığını düşünerek minnet göstermezler. Bu minvalde özür ve teşekkür ifadelerini çok kullanmazlar çünkü bu ifadeleri pişmanlık ve şükran duygularının davranışsal yansımaları olarak görürler.

Bağımlılık duygusundan çekinirler. Yakın ilişkilerinde aidiyet hissetme sorunları yaşarlar.

Narsistik bireylerin yaşadığı utanç, haset, sahtelik, aşağı olma, çirkinlik, boşluk ve tamamlanmamış olma duyguları onların kendilik deneyimleri olarak adlandırılır. Bu duygular güncel yaşantılarda kendilerini göstermezler. Bilinç düzeyinde dahi olmayabilirler. Güncel yaşantıda bu duyguların telafi edici yüzleri vardır. Bunlar; kendini haklı görme, gurur, küçümseme, yargılayıcı tavır, savunmacı özyeterlilik, kibir ve üstünlük duygularıdır.

· Bu saydığım durumlar içerisinde narsistik birey kendini iki şekilde konumlandırır. Ya tamamen büyüklenmeci kişilik ya da tamamen içi boşalmış kişilik olarak nitelendirilir. Yeterli düzeyde iyi olma duygusu bu kişilerde bulunmaz.


NARSİSTİK KİŞİLİK BOZUKLUĞU RİSK FAKTÖRLERİ

Kendilik psikologlarının tanımladığı kendilik nesnesi, bireyde kimlik oluşumunu sağlayan nesnelerdir. Bu nesneler kimlik oluşumunu onay ve beğeni ile sağlarlar. Herkesin kendilik nesnesi vardır. Bu nesneleri kişiliğimizi var eden olarak değil, kişiliğimizden ayrı olan ama kişiliğimizi destekleyen nesneler olarak görebilmek gerekir. Oysa narsistik kişiler kendilik nesnelerine yüksek düzeyde ihtiyaç duyarlar. Kendilerini sadece nesneleriyle sınırlandırırlar. Örneğin doktorluk mesleğini çok sevdiğini düşünen bir bireyin arka metninde ebeveynlerini yani nesnesini memnun etmek için duyduğu patolojik ihtiyaç var olabilir.

Burada dikkat edilmesi gereken husus, narsistik kişilerin özdeğerlerinin onaylanması konusunda teyit almaya duydukları büyük ihtiyaç, diğer kişilerde narsistik uzantılar olarak görülmesi ve kendilik nesnelerinin sürekliği dışında hiçbir işe yaramaz.

Narsistik uzantı, başkalarının özsaygılarını sürdürmek üzerine destek işlevi görülerek ihtiyaç duyulan bireylerdir. Yukarıdaki örnekte baba çocuğunu bir narsistik uzantı olarak kullanabilir. Çocuğu üzerinden övgüler almak, babanın çocuğu narsistik uzantı olarak kullanmasını pekiştirecektir. Bu bağlamda risk faktörlerini madde madde ele alalım;

· Narsistik uzantılar olarak kullanılmış insanlar, narsistik özellikler sergileyebilir. Ebeveynleri için gerçekten kim olduklarından dolayı değil, yerine getirdikleri işlevden dolayı önem taşırlar.


· Üstteki maddeyle bağlantılı olarak, çocuğa çok değer verildiğini çocuğa hissettirirken, bu değeri sadece çocuğun yerine getirmesi gereken görevi yerine getirdiği zaman alabildiği bir çevre oluşturulmuş olabilir. Çocukluğunda ilgi görmüştür fakat çoğunlukla işe yaradığı durumlarda görmüştür. Bu ortamda çocuk, gerçek duyguları ortaya çıkarsa reddedileceğini hisseder. Winnicot buna ‘sahte kendilik’ der. Burada önemli bir ayrım var ki, çocuğa sadece narsistik uzantı olarak bakılmaz, bir boyutta gerçek empati ve sevgi elbette vardır.



· Çocuğun sürekli değerlendirilmeye maruz kaldığı bir aile ortamıdır. Sürekli eleştirilen yahut çok övülen ve alkışlanılan bir ortamda yetiştirilen çocukta gerçekliğe dayalı özsaygının gelişmesini ketler. Buna nazaran bol övgü alan çocuklarda ise, bu övgüyü haketmediğini düşünen sahtekar bir bakış açısı hakimiyet gösterebilir. Bu minvalde narsistik bir çocuk yetiştirmek için narsistik ebeveynler gerekmez bu süreçler de etkilidir.


· Kimi şartlardan dolayı istediği hayatı yaşayamadığını düşünen ebeveynler çocuklarına ‘benden farklı olarak sen her şeyi yaşayabilirsin’ imajı verdikleri için gerçekçi olmayan hedeflere bağlanan çocuğun özsaygısı zedelenir. Hedefleri gerçekdışı ve ulaşılamaz olur, mükemmeliyetçiliğe kayma görülür.



· Erken dönem yaşantılarda; tutarsız, ihmalkâr ve müdahaleci ebeveynlik, kaçıngan veya kaygılı bağlanma veya ikisi birden geliştirebilir. Bu da narsistik kişilik bozukluğunun temellerini atar. (Kişiler bu bağlanma stillerini narsistik kırılganlıklarını telafi etmek için bir savunma mekanizması olarak kullanabilirler.)


TERAPİYE GELEN BİR NARSİSTİK KİŞİLİK BOZUKLUĞU;

· Terapide bu kişiler, tedaviye geliş amaçlarını kendiliğini anlayıp kabullenmek değil de mükemmelliğinin kanıtlanması amacıyla gelebilirler.


· Bir figürü mükemmel kabul etmiş ve onunla özdeşleşmeye çalışarak kendini onun gibi önemli hissetmeye çalışabilirler. Veya o figürün hatasını kollayabilirler. Burada figür terapist olabilir.


· Terapisti aşırı düzeyde değersizleştirebilir ya da idealize edebilir. Hastanın değersizleştirilmiş tutumunda klinisyen danışana savunmacı olarak gözükecektir, idealize edilmiş tutumunda ise mükemmel kişiliğini örnek bir tevazuyla birleştirmiş biri olarak görünecektir.


· Tecrübesiz terapistler, değersizleştirildiği aktarımlarla idealize edildiği aktarımlara göre çok daha fazla karşılaşırlar. Ve terapist yok sayılmış, görmezden gelinmiş bir insan olarak karşıt aktarım geliştirebilir.



· Narsistik kişiler genelde terapide içsel bir nesneyi terapiste yansıtmak yerine, kendiliklerinin bir yönünü dışsallaştırırlar. Örneğin terapiste anne baba figürünü yüklemek yerine terapiste kendiliğinin büyüklenmeci tarafını yansıtır. Böylece terapist özsaygıyı sürdürmek adına yapılan içsel süreci hasta adına gerçekleştirmiş olur. Terapist bunu yüklenirse hasta terapisti narsistik yapısını yansıtabileceği bir boş levha olarak görebilir.




TERAPİST NASIL BİR YOL İZLEMELİ?

· Narsistik bir kişiye, kendiliğini şişirmeden veya başkalarını küçümsemeden kendini kabul etmesini öğretmek gerekir. Bir terapistin bu konuda ilk koşulu sabırdır. Klinisyen, narsistik hasta ile çalışırken, diğer danışanlarına uygulayabildiği birçok şeyi uygulayamayacağını, bunun zaman alacağını bilmelidir. Bu konuyu kabullenmelidir. Terapide ilerlemiyormuş duygusunu bertaraf etmeli, danışanın ne kadar söylense de terapiye devam ettiğini unutmamalıdır.


· Burada terapist, idealizasyon ve değersizleştirme mekanizmalarını yumuşak bir şekilde kabul edip, danışanın deneyimine sürekli bir empati gösterebilir. Bu senaryoda terapist danışanın öznel deneyiminin içinde kalır, danışanın çöplerini boşaltabileceği bir ortam yaratmış olur.


· Veya yine bu duruma duyarlı davranarak ama ısrarlı bir şekilde yüzleştirilmesini de sağlayarak danışanın savunma mekanizmalarının sistematik bir şekilde yorumlanmasını sağlayabilir. Bu senaryoda ise hastanın içsel ve dışsal deneyimlerine değinilir. Danışana sınırlar belli edilir. Narsist bir danışanı terapi devamlılığını sağlayan etmenin sınırları çizmekten geçtiği söylenebilir.

· Terapist insanı kusurları kabul edebilmelidir. Kendi kusurlarını da kabul edebilmelidir. Çünkü terapistin terapideki kusurunu fark eden danışan bunu manipülatif olarak kullanabilir ve terapist bundan etkilenebilir. Bu durumda eğer hatayı paylaşılırsa bu hem danışana kusurları kabul etme yolunda örnek olacaktır hem de narsist kişiliğin rahatsız olduğu davranışlara rağmen uyumunu devam ettirme davranışının pekiştirilmesini hafifletecektir. Ama bu hatayı kabul etme sürecinde terapist pişman gibi gözükmemelidir çünkü biliyoruz ki narsist kişi pişmanlık sezerse, hata yapmanın pişmanlık getireceğini varsayar ve yine kendini pekiştirir.


· Narsistik hasta çok soru sorularak analiz edilmeye çalışılmamalıdır. Onlar bunu rahatsız edici bulur. Aynı şekilde eleştirildiğini anladığında drop out olabilir. Çünkü onlar için eleştiri utanç demektir. Terapist bu konuda hassas davranmalı, daha çok dinleyici pozisyonunda bulunmalıdır.



· Narsistik bir danışanı olan terapistte otomatik iki eğilim harekete geçer fakat ikisi de yanlıştır buna dikkat edilmelidir; 1, dayanılmaz bir yüzleştirme eğilimi ve 2, danışana üzülerek danışanla birlikte üzülme, acıma eğilimi. Terapist bu iki eğilime karşı da uzak durmalıdır.


· Kitaptan önemli bulduğum bir cümleyi direkt alıntılıyorum;

Bu tür hastalara yardım ederken karşılaşılan bir sorun, bu kişilere; başka birini yargılamadan ve sömürmeden kabul etmenin, idealize etmeden sevmenin utanç duymadan gerçek sorunlarını dile getirmenin nasıl bir şey olduğunu iletebilmekte yatar.”


EKOLLERE VE DÜŞÜNÜRLERE GÖRE NARSİSİZM

Tarihsel açıdan baktığımızda Freud döneminde tedavisi neredeyse olanaksız olarak görülen narsist kişilik bozukluğuna bakış açısının zamanla değiştiğini ve derinleştiği söylemiştik. Bu değişimi başlatan akımlar, karşıt akımlar, teoriler ve düşünürlere olabildiğince kısa değinmek istiyorum.

Bu bölüme uzun değinmemin yazıyı çok karmaşıklaştıracağını öngördüğümden bu bölüm, açıklanmamış birçok kavram barındıracaktır. Her ‘Ekollere ve düşünürlere göre bakış açısı’ bölümünde dediğim gibi, bu durumun sizde yeni araştırmalara yelken açmasını umuyorum.

FREUD

Bu başlıkta ilk ele alacağım isim elbette FREUD olacaktır. Freud, narsizm kavramını ilk kez “Narsizm Üzerine Bir Giriş” adlı makalesinde ele almıştır. Narsisizme ilk bakış açısı, dürtü kuramında bireyin libidinal yatırımı kendi benliğine yaptığı evre ile diğer nesnelere yaptığı evre arasında bir geçiş aşaması olmasıdır. Bu cümle sizlere karmaşık gelmiş olabilir. Bu cümlenin günümüz literatüründeki anlamı şudur; Bebek birincil narsisizm evresinden, ikincil narsisizm evresine geçiş sağlar. Bu ifadeyi ne kadar basitleştirerek anlatsam da Freud döneminde var olan algı diğer tüm patolojiler gibi narsist kişiliğin de gelişim dönemlerindeki fiksasyonlardan kaynaklandığı üzerineydi. Bu yüzden dürtü kuramının ilk iki evresine hâkim olmak, bu noktayı daha iyi anlamanıza fayda sağlayacaktır.

Freud narsist bireylerin diğer bireylere dolayısıyla terapiste aktarım geliştiremeyeceği için bu hastalarla çalışılamayacağını öne sürmüştür.



KOHUT

Ardından gelen Ego psikologları ve Nesne ilişkileri kuramcıları, narsisizmi Freud’un gelişimsel bakış açısından kişiliğin geneline kaydırılarak “kendilik” kavramına vurgu yaparak incelemeye başlamıştır.

(Burada sizlerle paylaşmak istediğim kıymetli bir bilgiye değinmek isterim; Kendilik kavramı üzerine çalışmış psikologlarının başında KOHUT gelir. Eğer narsist kişilik bozukluğunu araştırmaya yönelmiş ve bu yazıyı okuyorsanız, Kohut’u okumanızı öneririm. Narsistik yapıyı kendilik üzerinden ele alır.)

Kohut, Freud’un tümüyle patolojik olarak tanımladığı birincil narsisizme her insanda var olan fakat gelişim sürecinde optimal hayal kırıklıkları ile olgun narsisizme çevrilecek olan bir yapı olarak bakmıştır. Optimal kırılma, narsistik kırılma kavramları bebeğin ihtiyaçlarının karşılanmasındaki bir gecikmedir. Kohut’a göre birincil narsisizmin olgun narsisizme dönüşme sürecinde ebeveynlerin süreci yönetememesi ve bireyin birincil narsisizmde takılı kalması bireyde narsist kişilik bozukluğu geliştirme riski oluşturur.

KERNBERG

Otto Kernberg, nesne ilişkileri kuramının çağdaş temsilcisidir. Bu kuramın temsilcileri arasında Klein, Mahler, Winnicott gibi isimler bulunmakta ve narsisizm üzerine fikirler öne sürmektedir. Burada çağdaş nesne ilişkileri kuramcılarından Kernberg’in düşünceleri paylaşılacaktır.

Kernberg, narsistik kişilik bozukluğu ve kötücül narsistik kişilik bozukluğu olarak iki düzey tanımlamıştır. Kötücül narsisizmin terapistine bağlılığa karşı duyduğu güçlü kaygısı sebebiyle tedavi şansının daha düşük olduğunu ifade etmiştir.

Kernberg, Kohut’u insan doğasındaki saldırganlığa önem vermemesi sebebiyle eleştirmiştir. Narsistik bireylerin terapide öfke duygularını açığa vurmalarının önemini vurgulamış, Kohut’un narsistik bireylerin incinebilirliği düşüncesine çok önem vermemiştir. Kernberg’e göre narsisizm diğer kişilik bozukluklarıyla yüksek eş tanı riski barındırmaktadır.

BECK

BDT ekolünün kurucusu Beck’ göre narsist kişilik bozukluğunu temel inançlar ve temel duygular üzerinden ele almıştır. Beck’e göre bu narsist kişilik bozukluğuna sahip bireyin temel inançları özgüven tehdit altındayken değersizlik ve aşağılık olma korkusudur. Özgüven tehdit altında değilken ise en iyisi olma, üstün olma çabasıdır. Temel duyguları ise utançtır. Davranışı ise duygulardan kaçınmaktır.

Şema terapi kurucularından olan YOUNG, narsistik bireylerin duygusal yoksunluk, haklılık ve kusurluluk şemalarına sahip olduğunu ve aşırı derecede telafi ve kaçınma davranışlarında bulunduklarını söylemektedir. ADLER ise aşağılık kompleksinin bebekte dünyaya geldiği anda var olmaya başladığını ve telafi davranışı olarak üstünlük kompleksi geliştirdiğini ifade eder. Bu aşağılık kompleksinin sağlıklı senaryoda başarı için itici güç olduğunu, sağlıksız senaryoda ise üstünlük kurma çabası için itici güç olduğunu ifade eder. Narsistik bireylerin sağlıksız senaryoda yer aldıklarını belirtir.






Yazımızın sonuna yaklaşırken😊

· Kuramcıların narsisizme bakış açısını, olabildiğince temel kavramlara değinerek anlatırken ve bu anlatımı kısa tutmaya çalışırken yarattığım kavram karmaşasının farkındayım. Bu karmaşayı şu şekilde sonlandırmak niyetindeyim;

· Çoğu kuramcının temel noktası narsisizmde bebeklik döneminde yaşanan optimal kırılmalardır. Bu kavram narsistik kırılmalar olarak da karşımıza çıkmaktadır. Bebeğin ‘Her istediğim olur.’ algısının ‘Her isteğim olmayabilir.’ algısına evrilme sürecinde yaşanan bu kırılmalar, olumlu ebeveynlik desteğiyle yaşanırsa bebek gerçeklik algısı kazanır. Olumsuz ebeveyn deneyimleriyle yaşanmazsa narsistik bireyin o döneme ait saplantıları, sorunları gelişir. Bu narsistik kişilik bozukluğu için bir risk faktörüdür.

· Farklı kuramcılar narsisizmin nedenlerini sorgularken narsisizmin farklı alt tiplerini de sınıflamışlardır. Bu konuyu yazının sonunda vereceğim kaynakça bölümünden okuyabilirsiniz.


Ø Nancy Williams’ın kitabında yapacağım alıntılarda narsistik bireylerin farklı alt tiplerine rağmen ortak alt metnini görebiliriz;

· “Farklı görünümleri olsa da narsistik bireylerin ortak özelliği, yetersizlik, utanç, zayıflık, alaşağı edilme korkusudur.”

· “Her kendini beğenmiş ve büyüklenmeci narsistte sıkılgan ve utangaç bir çocuğun saklı olduğunu ve her depresyonlu ve özeleştirel narsistte o kişinin kim olması gerektiğini veya olabileceğini içeren büyüklenmeci bir hayalin gizlendiğini gözlemlemişlerdir.”





KAYNAKÇA

Nancy McWilliams, PSİKANALİTİK TANI. Erkan K.

Stephen A. Mitchell, Margaret J. Black. (2012). FREUD VE SONRASI. Ayhan E.

Narsisizmin alt tipleri için kısa bir makale önerisi; 2093275 (dergipark.org.tr)

Narsisizmin psikodinamik ekol tedavi yaklaşımı için makale önerisi; bff7ef0a-3bab-4d89-a195-435bbcc223b2.pdf (journalofsocial.com)







Comments


bottom of page