top of page

YALPALAYIŞ, KABUL VE ÖFKE

Yazarın fotoğrafı: Gizem YetginGizem Yetgin

Sizlere bir anımı anlatmak istiyorum;


Benim için yoğun denilebilecek bir günün sonunda Bostancı sahiline gitmiştim. Sahilde bulunmayı ve o sessiz gürültüyü duymayı hep çok kıymetli bulmuşumdur. Bu da benim içe bakış yöntemim olsa gerek. Bostancıda kendi içe bakış yöntemimi uygularken bir duygu yakaladım; öfke. Yakaladım diyorum çünkü bu duygunun tam tersini yaşayabilmek için gitmiştim oraya. O sahilde, üstelik günün en huzurlu bulduğum saati olan günbatımında ben bir şeylere öfke duyuyordum.


Kaşlarını çatmış küçük bir kız çocuğu gibi düşünmeyin beni, kız çocuğu belli ediyordu öfkesini. Benim yüzümü okuyamazdınız, çok fazla şey vardı. Görseniz anlayamazdınız öfkemi ama geçen o vapura o kadar öfkeli bakıyordum ki. Bir vapur sağa doğru giderken diğeri sola doğru gidiyordu. Yetmezmiş gibi uzaklardan da bir vapur geliyordu! Balıkçı tekneleri de mevcuttu elbet. Kimse durmuyordu ya, hiç kimse durmuyordu. Hiç kimse mi durup dinlenmek istemiyordu?


Ben, içimde yönelim nesnesi kocaman olan bir isyan yaşarken gün de batıyordu. Ben gün batımını izlemeye bayılırken

gün batıyordu.


Yetmezmiş gibi ay da belirgindi. Ay bana bakıyordu sol üst tepemden. Çıkıyorum işte diyordu, beni durduramazsın. Gün batacak ve ben belireceğim. Bu sefer aya yüz ifademe çok net yansıyan bir öfkeyle baktım.


Oysa ben o an sonsuza kadar orada manzara izlemek istiyordum. Çok istiyordum hem de. Ama kimse beni dinlemiyordu, yanımdaki kedi bile. Benim isyanıma katılmıyor orada burada balık arıyordu. Kediyi izledim, izledim. Onu izlerken bu isyan dakikalar içinde vücudumu terk etti. Çok pislenmişti ve zayıftı. Bilmem neden direkt başımı vapura kaldırdım.


Göremezdim çok uzaktı ama ben işinden dönen anaları babaları gördüğüme yemin edebilirim. İsyanım vücudumu terk etti, yerini alan duyguyu nasıl tarif edeyim ki ben size?


Çok güzel bir duyguydu biliyor musunuz?


Zemine uzanmış gibi.


Kabulleniş.


Çok riskli bir sözcük değil mi?


Kim bu sözcükten ne anlar? Siz ne anlıyorsunuz? Size bir soru yönelteceğim; şu an kabulleniş içerisinde olduğunuzu düşünün, düşünün.


Neyi kabullendiniz, ne hissettiniz? Sizin de öfke duyduğunuz bir vapurunuz oldu mu?


Orada bunların hiçbirini sorgulamadım. Sorgulamanın sırası geldiğini biliyordum. Bu düşünceler silsilesi beni buraya getirmişti işte. Ama yapmadım.


Sorgulamak baş etmektir bir noktada, baş etmeye çalışmaktır.


Baş etmeye çalışmak istemiyordum.


O an istemedim. Geçen gemiye büyük bir anlayışla bakmaya başladım. İçimde neler döndüğüne dair artık hiçbir fikrim yoktu, inanın ki tek emin olduğum buydu. Duygu geçişlerimi takip eder ve nedenlerini sorgularım. Beni tanıyın, bunu hep yaparım. Kişiliğim olmuştur.

Ama o an o kadar çok yapmak istemedim ve bundan keyif duydum ki!


Canım vapur, arkadaşım vapur. Seni çok iyi anlıyorum. Canım kedi, sana karşı çok üzgünüm ve özür dilerim. Ama neden dilediğimi bilmiyorum.


Ve bu hikayenin soru işareti olan ay. Ben sana karşı hala öfkeliyim ay. Belki bir gün seni de anlayabilirim.


Sevgili okur, sana düşünülecek bir soru yöneltmek istiyorum;


Girdiğin labirentten çıkabiliyor musun ?


yoksa kaybolmaktan keyif mi alıyorsun?


Yoksa almıyor musun?


Ben labirentlerde kaybolmaktan keyif aldığımı düşünüyorum. Önüme çıkan çeşit çeşit yolları bir labirent olarak görüyor ve seçim yapmamaktan bir tat alıyorum. Kayboldukça bulduğumu düşünüyorum aslında. Kayboldukça içime yöneldiğimi fark ediyorum, son varış noktam yine benmişim ve bu belirsiz güzergahı gitmeliymişim gibi. Sanki vücudumdan çıkan bir şerit; şehirleri, ülkeleri dolaşacak haritalarda izler bırakacak ve başlangıç noktasında vücudumda son bulacak. Ve ben o şeritte çok farklı duraklarda yalpalayacağım. Duracağım, gerisin geri gideceğim yahut ileri koşacağım.


Şimdiden haritaları karalamış bir şerit sahibi olarak


şu an, uzaktan yolculuğuma bakıyorum ve kendime açık açık “yalpaladın!” diyebilmenin haklı özgürlüğünü yaşıyorum.


Bunu daha önce kendime hiç diyemediğim için, kendime bu alanı tanımadığım için hep koşmalıymış gibi hissettiğim için sinirlenmiştim vapura. Ben durmak isterken, yalpalamışken herkes hareket ettiği için. Kendime kızmışım da vapuru suçlamışım. Bak ardından nasıl da anladım vapuru! Ah bu cümleleri yazabilmek ne büyük özgürlük.


Kendimize yalpalama hakkı tanımalıyız sevgili okur!


Kendimize öfkelenme ve üzülme hakkı tanımalıyız, kendimize olumsuz duyguları da yaşama hakkı tanımalıyız.


Ne de olsa bu yolculuk kendi içimizde son bulacak. Bir çocuk hassasiyeti, bir kimyager titizliği ile bakmalıyız kendimize..


Teşekkürler sevgili okur.




















Arkamda Bıraktığım Kız (1870)Eastman Johnson

Comentários


bottom of page